Kar yeni yağmıştı daha
Soğuktu çok değil ama,
Seni farkettim o anda
Beyazın içinde kara

Günlük olmazsa olmaz yürüyüşlerimden birindeydim. Akşamdan yağmaya başlayan kar yeni yeni tutuyordu. Annemlerin oturduğu sokakta boş arsa (dolayısıyla toprak) daha fazla olduğu için kar daha fazlaydı. Her günkü güzergahımdan gitmeyi canım istemedi. Mahalle aralarına girmek istedim. Aylardır ilk defa yaptığım bir değişiklikti. Üç yüz dört yüz metre yürüdüm ve işte o zaman karların üstünde kıpırdanan güvercini gördüm. En fazla iki metre ilerisindeydim. O’na doğru gittim; sadece kanat çırptı. Bir iki adım atmaya çalıştı. İncitip korkutmamaya çalışarak avuçlarıma aldım. Gagasından gözlerinden öptüm.

– Canım dedim, senin adın Verka olsun

Verka! Verka! Verka
Adını söyledim sana
Verka! Verka! Verka!
Kırık mı var kanadında?

Kuş gribinden canlı canlı tavukların yakılıp imha edildiği yıldaydık:( Ailem ve arkadaşlarım daha sonra Verka’mın kuş gribi olabileceğini, uzak durmam gerektiğni söylediler. Ama ben ilk defa bir güvercin gagası öpüyordum. Evet kedi ağzı kadar sıcak ılık:) değildi, ayrıca dikenli diliyle yalayarak karşılık vermiyordu:) ama eminim o da bu öpüşle en az benim kadar mutlu oluyordu. Eve gelip Tıpış ve İlay’la tanıştırdıktan sonra her zamanki gibi sonuç almayacağımı bildiğim halde veterineri aradım. Kanadında bir iki leblebi büyüklüğünde ur olan bir güvercin bulduğumu ne yapmam gerektiğini sordum. O işten daha çok güvercin yetiştiricilerinin anladığını öyle birisini bulmam gerektiğini söylediler.:Q Pes doğrusu! Yapabildikleri tek şey büyükbaş hayvan doğumlarına gitmek!

Apt. görevlisi İsmail bana bir güvercin yetiştiricisi buldu. Adam “Abla kanser bu uğraşma bir aya kalmaz ölür. Ben bunlardan anlamam zaten Yabani güvercin bu!” Dedi. Son cümle beni sersemletmişti. Yabani güvercin!! Verka’nın anlamı yabani güvercin demekti biliyordum ama bu güvercinin gerçekten yaban cinsi olduğunu bilmeden hemen oracıkta koyuvermiştim ben o ismi.:O:O

Verka’ya bir odamızı verdik. Ancak koltuk yüksekliğinde uçup oraya konabiliyordu. Antibiyotikli merhem ve ilaca başlattım. Aşurelik buğday, bulgur, yeşillik veriyordum. İştahı ilk günler yoktu. Daha sonra düzeldi. Tıpış’ın taşıma kabı da O’nun olmuştu. Tıpış’ım, Verka kabın içindeyken yanına oturup Onu seyrediyordu:) Oda onun kakalarıyla doluyordu. Herkes birşey söylüyordu:


– Olacak şey mi. Eşyana yazık değil mi??
– O oda güvercinin oldu öyle mi ??
– Kes at boğazını! Kediye ver yesin!
– Hayvan sen olmasan şimdiye ölmüştü. Eziyet ediyorsun!

Herkese ve herşeye rağmen Verkam bizimle 10 ay yaşadı. Güzel havalarda balkona çıkarıyordum. Akşama kadar orda gezinmeye çalışıyordu. Tünemesi için küçük bir oklava yerleştirmiştim kabının içine.

Son günlerinde hiç adım atamaz olmuştu.Kanadının altı onlarca leblebiyle dolmuştu. Son gün Verkam balkonda hiiiç yerinden kıpırdamadan oturdu. Kardeşime ağlayarak “Verkam bugün ölecek” dedim. “Saçmalama!”Dedi. Akşam üstü odasına almak üzere gittiğimde ölmüştü. Bağırarak ağlamaya başladım. Kardeşim inanamıyordu. O sadece nasıl bildiğime takılmış kalmıştı. Bir tüyünü gardrobumun kapağındaki incecik çıtanın arsına yerleştirdim. Bir iki saat aralıksız ağladım. Sonra İtoş’umun da bu ayda öldüğü aklıma geldi. Takvime baktım: 25 Ekim. Acı tesadüf: İtoşumun ölüm yıl dönümünde Verkam da ölmüştü.

Verka! Verka! Verka!
İtoş mu var kanadında?
Verka! Verka! Verka!
Tanıştınız mı orada?

Gene her zamanki yaptığımı yaptım tabii ki; çaresizlikle, inanamayarak, içim yanarak ağladım:(

Verka! Verka! Verka!
Yalnız değilsin orada
Hepsi de şimdi yanında
Mestan, Minnoş. Maciko, Mischa

Paylaşmak önemsemektir!

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.