Genellikle obez, ileri yaşlardaki ve çoğunlukla erkek kedilerde görülen diyabet/şeker hastalığı primer olduğunda; yani bir başka hastalığın yan etkileri sonucu geçiçi olarak başgösteren, kandaki şeker oranının yükselmesi değil de, doğrudan pankreasın yeterli insulin üretememesi veya vücudun insuline karşı direnç göstermesi sonucu ortaya çıktığında, veteriner tarafından yapılan ilk tespitlerden hemen sonra vakit geçirilmeden tedavisine başlanılmalıdır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, diyabet, tedavi edilebilen bir bozukluktur. Ancak sabırla ve sistemli bir şekilde gerekenlerin yapılması lazımdır.
Kedi sahipleri, genellikle ilk veterinere başvurduklarında, kedilerinin çok fazla su içip, çok fazla idrara çıkmaya başladığını ve bu nedenle de halsiz düştüğünü belirtirler. Bu belirgin işaretler, aslında birkaç gün ya da haftada ortaya çıkmaz. Diyabetin oluşması gereken koşullar, uzun bir zaman dilimi içinde ve çok yavaş seyrederek, o güne gelmiştir. Metabolizmanın işleyişi bir nedenle aksamış, bundan sonra da zincirleme olarak organlar etkilenmeye başlamıştır. Diyabetin ilk belirtileri vermesinden önce, çok dikkatli bir gözün farketmesi gereken, iştahın belirgin artışıdır. Buna bağlı olarak da, kilo almaya başlar.
İştah Artışı
Biz kedi sahipleri, kedimizin biraz toplu olmasında bir sakınca görmeyiz. Hatta hoşumuza bile gider. Bu nedenle, iştah artışını genellikle “bu mamayı çok sevdi”, “mevsim değişikliği nedeniyle iştahı açıldı” vb. masum gerekçelere bağlarız. Hele o güne kadar aşılar dışında veterinere gitme alışkanlığımız yoksa, bunun bir hastalık belirtisi olduğu aklımıza hiç gelmez.
Kepeklenme
Kedilerin tüyleri, en önemli sağlık göstergesidir. İlk belirtiler, deride kepeklenme, tüylerde keçeleşme, kalitenin bozulması olabilir.
Koyu Renk Döküntüler
Biraz dikkatli bir göz, iştah artışı ile birlikte, kedinin vücudunda bazı döküntülerin başladığını farkedebilir. Bunlar, başlangıçta ağız kenarlarında, çenede siyah noktalar şeklinde olup; zamanla karın, meme çevresi, meme ucu, yan taraflar, zaman geçtikçe anüs etrafı, oradan arka bacaklardaki baldırlara doğru yayılan, derideki gözeneklerin üzerindeki dikkat çekmeyen minicik koyu kahve veya siyah noktacıklardır. Bu noktacıklar kedilerin pek elletmediği kuyruğa da yayılırlar ve kontrol edilemedikleri için, yavaş yavaş kuyrukta yaralar haline dönüşürler. Vücudun diğer bölgelerinde de, tırnak ucuyla önceleri alınıveren bu noktacıklar, giderek koyulaşır ve küçük yaralar başlar.
Derinin yanısıra, bu döküntüleri kulak içlerinde görmek de mümkündür. Öyle ki, kulakların içleri kulak pamuğu ile sık sık temizlenmesine rağmen, kısa sürede önce koyu kahve noktacıklara, daha sonra ise koyu kabuklara dönüşür. Kedi huzursuz,dur, sık sık kulaklarını ve vücudunu kaşımaya çalışır.
Kaşıntılar arttıkça, ne yapacağını bilemez ve daha fazla yemeye başlar. Ve kilo alır.
Şekere Bağlı Döküntü mü, Mantar mı?
Her iki hastalığın yukarıda bahsedilen belirtileri birbirine çok benzer ve sıklıkla da mantar olarak tanımlanır. Hatta yapılan kazıntılarda, mantar çıkmamasına rağmen, mantar tedavisinin uygulandığı pek çok vaka vardır. Bu nedenle, yapılan tetkikler çok önemlidir. Klasik yaklaşım mantar araştırmak olmakla birlikte, diyabet ihtimali de akılda bulundurulmalıdır.
Ayaklardaki Belirtiler
Başlangıçta vücudun çeşitli yerlerinde yayılan döknütüler, zamanla ayak tırnaklarının etrafında da görülür. Sanki tırnak, yağlı kahverengi bir kirle kaplanmış, ya da kenarlara bulaşmış gibidir. Bunlar, kedi sahipleri tarafından önemsenmeyip, çoğunlukla tırnak ucuyla ya da sert bir cisimle temizleniverirler. Ancak bir süre sonra daha da artarak, yeniden oluşurlar. Öyle ki, bir süre sonra, o kirlerin yanısıra tırnak etleri kızarmaya, sonra da yara olmaya ve kanamaya başlar. Yapılan temizlemeler, sürülen pomadlar fayda etmez. Böyle iyileşmeyen yaralarda, hemen kandaki şeker oranının kontrolü akla gelmelidir.
Tırnaklar ve pati altlarında da bazı değişiklikler olur. Tırnaklar (özellikle ayak tırnakları), iyice sertleşir, uzar, kalınlaşır. Pati altlarındaki pembe etler, beyazlaşır, çok yaşlı insanlarda da olduğu gibi sertleşir, kurur, elinizi sürdüğünüzde hışır hışır eder. Çok belirgin bir gösterge olan bu değişim, şeker düzeyi normale döndüğünde yine eski halini alır. Tırnaklar zarif, incecik çıkar, patilerin altları yine nemli, kırmızıya yakın bir koyu pembelik alır.
Çok Su İçme/ Çok Sık İdrara Çıkma/Halsizlik
Kediler, aslında çok su tüketmezler. Doğal yaşamda, gereksindikleri sıvıyı, az miktarda su içerek, büyük ölçüde de avladıkları hayvanların et, iç organları ve kanlarından temin ederler. Oysa evcil yaşamda, taze av bulma şansları olmadığından, kendilerine sunulan yiyeceklerin yanısıra, su kaplarından içerek sıvı alırlar. Pek çok kedi sahibi, yemek kabının yanına bir su kabı koyar, hergün ya da günaşırı suyu tazeler. Oysa çok seçici hayvanlar olan kediler, serin ve taze suyu tercih ederler.
Yapılması gereken, evin birkaç yerine konulacak ve sık sık tazelenecek su ile, onun sıvı tüketimini artırmaktır. Böyle olmadığında, “benim kedim çok az su içer” sözünü sık duyarız. Kedide eğer diyabetin etkileri başlamışsa, kanda artan şekeri idrarla atmak için, daha fazla su içmeye başlar ve sahibinin dikkatini ilk kez bu farklılık çeker. Oysa epey bir zamandır sistem aksamaya başlamış, kanda şeker oranı artmış, yeterli insulin kullanılamadığı için, hücreler ve kaslar şekeri kullanıp enerjiye çevirememektedir. Böylece halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk gözlenir. Dolaşmak yerine daha çok yatıyor, hatta su içerken ya da tuvaletini yaparken, olduğu yere yatıveriyordur.
Vücut ilk tedbirleri kendisi almaya çalışır ve fazla şekeri idrarla atmaya çalışırken kaybettiği sıvıyı, daha fazla su içmeye başlayarak telafi etmeye çalışır. Ancak attığı sıvı, aldığı sıvıdan daha fazla olduğu için, dehidrasyon yani sıvı kaybı da başlar.
İdrara çıkma o denli çoktur ki, artık neredeyse, vaktinin çoğunu su kabı ve tuvaleti arasında geçirir.
Kilo Kaybı
Bu arada, çok yemesine rağmen, hücreler besini kullanamadığı için, kilo kaybetmeye başlar. En tehlikeli dönemdir bu. Bazen, kilolu kediyi zayıflatmak için uğraşan sahipleri, zayıflamaya başladığında sevinir ve bu tehlikeli belirtiyi gözden kaçırabilir.
Ancak kilo kaybı, çok su içip, idrara çıkma, yorgunluk gibi belirtiler biraraya geldiğinde, “ne oluyor?” denir ve veterinere koşulur.
Sistit
Hasta sahiplerini yanıltan bir başka hastalıkda, Sistit’dir. Sık tuvalete gitme, sistitte de olur. Eğer tahlil yaptırmadan bir ilaç kullanımına başlanırsa, bu en tehlikeli belirtiler atlanmış, önemli bir zaman kaybedilmiş olur. Pek çok kedi sahibi, “sistit sonrası diyabet ortaya çıktı” der. Bu çok yanlış değil, eksik bir bilgidir. Sistit olması da muhtemel olmakla birlikte; bu, diyabet sonrası gelişen bir sistit de olabilir. Pek çok vakada, sistitin diyabet sonrası geliştiği saptanmıştır.
Veteriner Kontrolü
Klinik belirtiler başlamıştır. Ayrıca yapılması gereken, kan ve idrar tetkikleridir. Zaten, bu durumda her ikisinde de şeker oranının normalin çok üzerinde olduğu görülecektir.
İdrar Stripleri İle Tespit
Meraklı kedi sahiplerinin bir kısmı, eczanelerde de satılan idrar test çubuklarını evlerinde bulundururlar. Bu iyi bir alışkanlık olmakla birlikte, test çubuklarının saklanma koşulları ve yapabildikleri testler açısından yeterli olmayabilir. Örneğin, test sonucu glukoz normal görünmesine rağmen, aslında yüksek olabilir. Çünkü bazı çubuklar, ancak 250’den fazla olduğunda glukozun yüksek olduğunu gösterebilir. Ayrıca bu çubukların, ketonları da ölçebilmesi gerekir. İleride ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere, ketonların çok artmış olması da (ketoasidosis), hiperglisemi (hyperglycemia) belirtilerine çok benzer belirtiler verebilir. İkisinin ayırdedilmesi son derece güç olabilir.
Bu nedenle, veterinerde ölçülecek kan ya da idrar şeker düzeyi, bizi çok önemli bir vakit kaybından kurtaracaktır.
Yine, meraklı kedi sahiplerinin bir kısmı, evde kan ölçüm cihazı bulundurabilir ve kedisinin kanını evde kontrol edebilir. Kedilerde normal kan şekeri düzeyi, 70-120 arasında gösterilse de, bu cihazlar insanlar için üretilmiştir ve küçük hayvanların şeker değerleri 30-50 birim arasında farklı görülebilir. Bir başka deyişle, cihazın ölçtüğü 150-200 birim, aslında 40-50 birim daha yüksek ya da düşük olabilir.
Bu hataya düşmemenin yolu kolaydır ancak, mutlaka veteriner ölçümü ile karşılaştırılması ve her iki cihazın arasındaki doğrulama sayısının saptanması gerekir (ayrıca bkz. Kulak ve Kol Kanı Farkı). Burada önemle altını çizmek istiyorum ki; stres faktörünü de tespit edebilmek için, atılması gereken adımlar vardır:
- Evden çıkmadan önce, kedinizi strese sokmadan, kulak kanını ölçün.
- Veterinere gittikten sonra, bir süre sakinleşmesini bekleyip, yine kendi cihazınızla yine kulak kanını ölçün. Bu iki kulak kanı arasındaki fark, stres faktörüdür.
- Veterinerin koldan alacağı kanı (insulin enjektörü ile alınırsa daha acısız olacaktır, hatırlatmakta yarar olabilir), yine kendi cihazınızda ölçün ve bir yere kaydedin. Bu sonuç ile kulaktan aldığınız kan sonucunun farkı, kulak ve kol kanı farkını verecektir.
- Veterineriniz, koldan aldığı kanı kendi laboratuvar aletinde ölçsün. Bu sonucu, 2. maddedeki sonuca böldüğünüzde, doğrulama sayısını (correction number) bulacaksınız.
- Bunu bir iki gün arayla tekrar test ettikten sonra, artık evde yaptığınız ölçüm sonucunu, bu doğrulama sayısı ile çarptığınızda, laboratuvar sonucunu, yani kedinizin gerçek değerlerini görebileceksiniz.
Bu rakam tespit edildikten sonra, artık evdeki cihaz ile ölçüm yapmak hem daha kolay olacak, hem de stres faktörü ortadan kalkacağı için, daha doğru sonuç verecektir.
Hatırlatmakta büyük yarar var, ilk şok bizi yukarıda bahsedilenleri yapabilmekten alıkoyabilir. Önemli olan paniklememektir. Kedimiz, muhtemelen bu yüksek şekerle bizim farketmediğimiz ir süre boyunca yaşamıştır. İçeride, bizim göremediğimiz bazı tahribatlar maydana gelmiş olabilir. Ancak yüksek kan şekeri (hiperglisemi), düşük kan şekerinden (hipoglisemi) daha tehlikeli değildir. Hipergliseminin önlemi yavaş yavaş alınabilir. Ama hipoglisemi aniden komaya girmesine, hatta kedimizin kaybedilmesine neden olabilir.
Bu nedenle, ilk tetkiklerin ve tespitlerin veterineriniz tarafından yapılması kesinlikle daha doğrudur. Bu tahliller sırasında, sadece kan şekeri değil, karaciğer, böbrek ve diğer değerlere de bakılacak, kalp kontrol edilecek, asıl etkenin hangisi olduğu araştırılacaktır.
İlk Yapılacaklar
1. En az 2 gün, saatlik kan şekerinin izlenmesi. Bunun için kedinizin hastanede kalması gerekebilir. Ya da veterineriniz size gerekli bilgileri verir, yapacaklarınızı öğretir, doğrulama sayısı saptanıp, ölçümlerin evde yapılmasına başlanabilir. Ya da veterineriniz evinize gelip kan alabilir.
2. Hangi insuline başlanacağına karar verilir. Ülkemizde pek çok veteriner tarafından Humilin kullanılmaktaysa da yurt dışında bu insulin artık tercih edilmemektedir. Sık kullanılan insulinler, Levemir, PZI (özellikle hayvanlar için üretilmiştir), Lantus‘dur (uzun etkili, çok dikkatli kullanılması gerekir). Ülkemizde orta etkili Levemir ve Insulatard tercih edilmektedir.
3. İki günlük şeker eğrisi baz alınarak, minimum dozda (0.5 iu) insulin ile işe başlanır ve saatlik ölçümler devam eder. İnsulinlerin ortalama en yüksek etki zamanı, 5-6 saattir. Bu saat, insulinin etkisi en yüksek, kan şekerinin de en düşük olduğu zaman dilimidir.
4. Genellikle, günde 2 kez belirlenen dozlarda insulin yapılır. İlk gün yapılan ölçümlerden sonra, günde 1 ya da 2 kez yapılmasına aşağı yukarı karar verilir. Ancak bunu ilk günlerde standardize etmek mümkün olmayabilir. Dolayısı ile, yine sık sık ölçümler yapılarak, kedinin insulin dozuna nasıl cevap verdiğine bakılır.
5. Eğer ilk birkaç günden sonra 8. saatte şeker hala çok yüksek ise (400 ve üzeri), o zaman günde 3 kez yapılmaya başlanır. Ancak her öğünün aynı miktarda yapılması şart değildir. Tutulacak çizelgeye göre, açlık-tokluk zamanları da dikkate alınarak, doz ayarlaması yapılır.
Ne Kadar Zamanda Düzene Girer?
Hasta sahiplerini en çok endişelendiren durum budur. İlk haftalarda, bir türlü düzen tutturulamayabilir. Ancak unutulmaması gerekir ki; diyabet, uzun bir zaman diliminde, biz farketmeden yavaş yavaş ilerlemiştir. Dolayısı ile düzene girmesi de aynı yavaşlıkta olacaktır. Bu süre, ortalama 3 haftadır. Elbette daha kısa ya da daha da uzun olabilir. Bu konuda hazırlanmış çok güzel bir web sayfasını ayrıca okumanızı neririm: The Hard to Regulate Pet
“Diyabetik Kedi” site yöneticisi
merhaba, kedimi iki ay once fazla su icme cabuk yorulma belirtileriyle veterinere goturdum ve idrar tahlili yapildi, enfeksiyon oldugu soylendi ve ona gore tedavisini yaptik. basta ve sonradan yapilan bu testlerde glukoz degeri normal cikti. kan tahliline gerek olmadigini soyledikleri icin kafam takildi, kan testine bakilmadan idrarda glukoz yoksa hersey normal mi demektir? idrar testi her durumda sekeri goruntuler mi? tesekkurler.
Ahmet Bey Tipis a olan yakin ilginizden de sizi ve kedinizi taniyorum. Bu yazimi daha cok tesekkur niyetiyle de yaziyorum:):) Ancak bildigim kadariyla kan tahlii yapilmasi sart. Hala supheniz varsa lutfen kizinizi yeniden ama daha ehil bir veterinere goturmenizi oneririm. Tipis inda selami var:):)
Ahmet Bey, yukaridaki yazida da belirtildigi kan tahlili ile mutlaka desteklenmelidir. Diyabetle cok benzeyen belirtileri veren bir baska hastalik da, bobrek yetmezligidir. Bize nerede oturdugunuzu, kedinizi ve haslalikla ilgili ayrintili bilgileri iletisim adresimizden gonderirseniz, size yapilmasi gereken diger tetkikler hakkinda da bilgiler gonderebiliriz. Gecmis varsaymayin, bir an once yeniden tetkik edilsin. Saygilarimla.
Fatos hnm her zamanki gibi bilgilendirici yazilarinizdan ve boyle bir siteye sayenizde sahip olmamizdan dolayi size birkez daha tesekkuru borc biliyoruz. Ellerinize saglik ve tekrar tesekkurler:):)
Aynur hanim umarim Tipis daha iyicedir. Sizde ona benden selam soyledin bi kerecik benim yerime opun (: Bizler size minnettariz, cok badireler atlatmissiniz ve Tipis iyi ki sizin yaninizda, kimbilir, baska ellerde olsaydi sizin kadar ilgilenip sevebilirler miydi?. .
Fatos Hanim, cevabinizi okuduktan sonra apar topar kedimi veterinere goturdum, tartistim. Birseyi olmadigina inandigi bir kediye kan tahlilleri yapamacaklarini soylediler bunun uzerine Baskent Vet. Hastanesine goturdum, orada kulaktan kan alindi ve seker degeri normal cikti. Koldan alinan kanin sonucunda ure degerleri de normal cikti. Ama soyle bir durum var ki, bilincsizligimden, kedime ilk kizginliginda hormon ignesi yaptirmistim. 🙁 bu bir yildan uzun bir sure onceydi, o zamandan beri ta ki gecenlerde idrar yollari enfeksiyonu icin antibiyotik kullanana dek. Kullanmaya basladigimda bir sene sonra ilk kez kizginliga girdi. Baskent’te yarin ultrason yapilacak ve rahmine bakilacak. Umarim rahim enfeksiyonu degildir ama bu surec ona delalet ediyor gibi gorunuyor. Daha sonrada tam kan sayimi ve biraz elim bollasinca da check-up yaptiracagim. Baskent\’e bu sitede okudugum tavsiye uzerine gittigimi soyledim. Bunun icin de ayrica tesekkur ederim. Yalniz biraz tuzlu geldi ama kizim icin onemli degil. . .
Gelismeleri sizinle yarin paylasacagim, tekrar tekrar tesekkurler.
Ahmet Bey, genellikle bu ilk tam tetkikler fazla bir yekun tutar. Butun hastaliklarda boyledir. Yapilan tum tetkiklerin birer fotokopisini siz de alin, evde bir dosyaniz olsun. Bundan sonra karsilasacaginiz sikintilarda bunlar referans degerleriniz olur. Nil Hn. titizdir. Butun verileri ortaya koyup, gercekten bir sorun olup olmadigini gormek ister. Dilerim bir sorun cikmaz. Gecmis olsun.
Merhabalar kedim 10 aylık erkek göz kapağı çevresinde siyah noktalar yağ bezeleri gibi şeyler çıktı kedim calisivirüs hastası günlük imunex içiriyorum ve gözlerde kuruma olduğu içinde suni jel sürüyorum bunamı bağlıdır yoksa şeker rahatsızlığı olduğu için mi çıkmaya başladı bunlar ? Şimdiden ilginiz alakanız için çoook teşekkür ederim
Geçmiş olsun. Diyabetik kedilerde de bu tür siyah noktalar olabilir, kullandiginiz jel de yapabilir. Veterinerde veya yapabiliyorsaniz kendiniz glucometre ile kan şekeri ölçümü yapabilirsiniz. Evde kan ölçümü için sitemizde videolar var. Yararlanabilirsiniz.