Öncelikle bir memeli türü olmasına rağmen kedilerin üreme açısından diğer memelilerden farkını bilmeden kedilerde kısırlaştırmanın mantığının da iyi anlaşılmayacağını düşünüyorum. Kabaca ve basite indirgeyerek şöyle anlatılabilir; kediler mevsimsel poliöstrik (gebe kalmadıkça belli aralıklarla kızgınlığı tekrarlayan) hayvanlardır. Çiftleşme mevsimleri ortalama Ocak-Şubat aylarında başlayıp Haziran-Eylül aylarına kadar devam eder. Normalde diğer memeliler, düzenli olarak ovulasyon yani yumurtlama tabir edilen yumurta üretir, gebe kalabilmek için rahim duvarı kalınlaşır ve çiftleşme olmazsa bu yumurta, kalınlaşan rahim duvarı ile birlikte adet kanaması (regl) ile dışarı atılır veya absorbe edilerek bir şekilde yok edilir. Belirli döngülerle mesela insanlarda 28 günde köpeklerde yılda 2 kez bir adet kanaması denilen regl oluşur. Böylece memeliler, yeni yumurta üreterek her zaman için gebe kalma ve yavrulama şanslarını yüksek tutarlar. Kedilerin en bariz farkı buradadır. Kediler, bireysel yaşayan hayvanlardır, örneğin köpekler gibi sürü hayvanı değillerdir. Arkalarında iz bırakmamak için mi bu şekilde evrimleştiler bilinmez ama düzenli adet görmezler yani regl olmazlar çünkü provoke ovulasyon (kışkırtma ile, uyarı ile yumurta üretme) yaparlar “induced ovulators” diye tabir edilenler sadece kediler değildir, tavşanlar da böyledir. Memelilerde sadece bu 2 tür düzenli yumurta üretmez, çiftleşirlerse yumurta üretirler. Böylece çiftleşmedikçe arkalarında iz bırakmazlar. Kızgınlığa girme ile yumurta üretimi aynı şey değildir. Kızgınlık özellikle gün ışığının uzadığı bahar ayında oluşur, sıklığı ve uzunluğu değişebilir mesela ev kedileri yapay ışıkla daha uzun süre muhataptır, kızgınlıkları bundan etkilenir.

Kızgınlık dönemi, dişi kedinin çiftleşmeye hazır olduğu dönemdir ve dişi kediler çiftleşmeye hazır olduklarını erkek kedilere gösterecek bazı davranışlarda bulunurlar. Yüksek sesle miyavlama, sürekli dik duran kuyruk, havaya kaldırılan kalça bölgesi, dışarı çıkma isteği (ev kedilerinin en çok evden kaçtığı dönem) idrar yaparak etrafa koku bırakma gibi davranışlar, kedi kızgınlık dönemi süresince farklı yoğunluklarda karşılaşılan bazı davranışlardır. Bir de en mühimi STRES. Kızgınlığa girme ile kedi strese girer ve çiftleşse de çiftleşmeme de onu strese sokar.

Sokaklarda erkek kedilerin kovaladığı dişileri mutlaka görmüşsünüzdür. İlk çiftleşme gerçekleşene kadar dişi kedi anlam veremediği bu kovalamacadan ürkerek kaçar, ağaç tepelerinde, erkeklerin kendisine ulaşamayacakları yüksek ya da emniyetli bulduğu yerlere gitmeye çalışır. Bu kovalamaca bir süre sonra içgüdüsel olarak artar ve erkek kediler gerek seslerden gerek kokudan (erkek kediler çok yoğun kokulu idrar yaparak bölge ve dişi işaretler, çiftleşmek istediklerini anlatmaya çalışırlar) sayıca artarak dişinin peşine takılırlar. Dişi kaçar, onlar kovalar ve bu günlerce sürer. Açlık, uykusuzluk ve yoğun stresin etkisiyle hem dişiler hem de erkekler kaza ve hastalıklara, özellikle viral hastalıklara açık hale gelirler. Kazalar da tam bu dönemde artar, trafik kazaları, ezilme veya yüksekten düşmeler, kavga yaraları da bu dönem çok artar. Açlık ve yorgunluğun sonucu pes eden veya bir erkek tarafından bir şekilde zapt edilen dişi ilk çiftleşmeyle birlikte kızgınlığa girer, çiftleşme isteği uyanır, her başarılı çiftleşme ile bir yumurta üreterek çoklu sayıda yavruya gebe kalır. Çiftleşme sırasında da yaralanmalar ve en çok da viral hastalık kapma yaşanır. Ev kedilerinin çiftleştirilmesi de hastalık kapmalarında en büyük etkendir.

Dişi kediler çoğunlukla anaçtır, yavrularına muhteşem bir şekilde analık yaparlar. Hatta başka yavru kedilere bile analık yapanlar vardır.  Bu içgüdüsel dürtü spontanedir, anlıktır yani yavru varken var olur ama yavrusu yokken yoktur. Kediler, yavru sahibi olmayı düşünmez, analık haklarını falan hayal etmezler. Çiftleşince de evladım olsun gibi bir düşünceleri olmaz. Doğum ile başlayan ve yavrularının ergin hale gelmesiyle sonlanan gayet realistik bir annelikleri vardır. Sokak kedileri yavrularını doğurduktan sonra en zorlu dönemleri başlar. Yavrularını sağlıklı büyütebilecekleri bir ortam onlar için söz konusu değildir. Sokaklar tehlikelere açık ve pis ortamlardır. Anne kedi dengeli beslenmenin zaten mümkün olmadığı sokaklarda yarı aç yarı tok beslenmeye çalışırken, yavrularını yalnız bırakmak zorunda kalır. Bu dönem yavruların saldırıya uğradığı dönemdir. Köpekler, başka kediler, yavruları anasız zanneden bilinçsiz insanlar hatta karga, martı gibi kuşlar bu dönem yavrular için tehlikedir. Anneler sıklıkla bebeklerini ordan oraya taşırlar. Bu dönem en çok ölümün, yaralanmanın, hastalığın, kayıpların yaşandığı, hem anne kedilerin hem de doğmuş yavruların en çok acı çektikleri, en zor dönemleridir. Yeterli ve dengeli beslenemeyen annenin bebekleri de bünyesel olarak zayıftır, yavruların gözlerinin kapanıp kör kalmaları bu dönemde yaşanır, kaza geçirirler, kedilerin yaşadıkları bölge ve insanların desteği fark yaratsa da özetle doğan bebeklerin çok azı sokakta sağlıklı büyür ve çok çok azı yetişkin hale gelecek kadar şanslıdır. Anneler sokaklarda bu tehlikeler, açlık, soğuk veya sıcak, uykusuzluk, sayıca çok yavrular ile boğuşurken “ne iyi ettim de evlat sahibi oldum” diye düşünmekte midirler acaba? Sanmıyorum.

Bu olay ev kedilerinde böyle değildir elbette ama onlar için de bazı tehlikeler vardır. Çiftleşecek kediler birbirlerinden aids, corona, mantar gibi hastalıklar kapabilirler, çiftleşme sürecinde stres, travma veya yaralanma yaşayabilirler, gebelikten itibaren annenin üstüne titreyip gereken her şeyi fazlasıyla yapsanız bile ani ölümler yaşanabilir. Her şeyin iyi gittiğini var sayalım, doğurtup büyüttüğününüz bebekleri yuvalandırırsınız ve bulduğunuz her yuva sokaktaki bebeklerden çalınan bir fırsattır. Bu arada bulduğunuz yuvaların çoğu bir nedenle başarısız olur. “Evden kaçtı, camdan düştü, allerji yaptı, hastalandı ama veterineri ödeyemem, ısırıyor, evime zarar veriyor, her şeyi tırmalıyor, taşınacağız, eşim kızdı, çocuğum etkilendi” gibi olaylar yaşanır ve bebeklerin size geri verilmeleri maalesef ki en iyi ihtimaldir.

Ev kedinizi çiftleştirmezseniz, her kızgınlıkta kendi kokusunu çevresine bırakarak karşı cinsi davet için içgüdüsel olarak evde kum kabının dışına idrar yapmaya başlar ki, bu dönem maalesef çoğu insanın kedisini terk etiği dönemdir. Kızgınlık nedeniyle bu devetkar davranışı sergileyen kediler bunu huy edinip sürekli tekrarlayabilirler. Evdeki kedinizi stres, hormonal dengesizlikler, evden kaçma, duyduğu davetkar seslere ulaşmak için aşağı atlama, mutsuz veya agresif ruh durumlarıyla yemeden içmeden kesilme, gibi tehlikeler de beklemektedir. Her kızgınlıkta bunlar tekrar tekrar yaşanır. Her tekrarlanmada kedi ve ailesi yıpranmaya devam eder.

Kediler için en doğru kısırlaştırma zamanı kızgınlığa girmelerini beklemeden yaklaşık 4-6 aylıkken yapılmalıdır. *Cornell Üniversitesi Hayvanlar Hastanesi’nde öğretim görevlisi olan DVM’den Andrea Looney, erken yaşta kısırlaştırmanın bir kediyi yaşamının sonraki dönemlerinde birçok ölümcül sağlık probleminden kurtarabileceğini söylemektedir. Dr. Looney’nin belirttiği gibi, dişi bir yavru kediyi üç ila altı aylıkken (üreme organları olgunlaşmaya yaklaşırken, ancak meme dokusu gelişmeden önce) kısırlaştırmak, ileriki yaşamlarında meme kanseri riskini neredeyse tamamen ortadan kaldıracaktır. Ayrıca, kısırlaştırma dişinin rahminin alınmasını gerektirdiğinden, Dr. Looney, prosedürün, üreme organında potansiyel olarak ölümcül bir irin toplanması olan pyometra olasılığını dışladığını belirtiyor.

Kısırlaştırmanın tehlikeli olmasından bahseden insanların bu tehlikelerin de azımsanmayacağını bilmesi gerekir. Ehil ellerde yapılan kısırlaştırmada risk minimumdur, en sık bahane edilen anestezi sırasında ölüm çok düşük bir risktir ve zaten birçok operasyonda anestezi uygulanır. Kısırlaştırmadığınızda yaşanma ihtimali çok yüksek olan rahim, yumurtalık, meme  kanserleri, yara veya kırık tedavilerinde de kediniz narkoz alacaktır. Kısırlaştırmada korktuğu anesteziyi kedisinin tüylerini kestirmek için uygulatmada sakınca görmeyen insanlar da var elbet. Kısırlaştırmanın kedileri obez de yapacağı da yanlış bir kanıdır. Dengeli beslenen ve normal düzeyde hareket eden kedilerde obezite görülmez.

** ASPCA’ya göre obezite, kısırlaştırmanın otomatik bir sonucu değil, çok faktörlü bir sorundur, uygun bir diyet ve egzersiz rejimi izlenmezse, sağlam bir hayvan bile obez olabilir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi, diyetteki kararsızlıklar ve aktivite eksikliği bu durumda gerçek suçlulardır.

***Dünya otoritelerine göre Hayvanlara zulmün önlenmesinde dünyaca otorite kabul edilen RSPCA’e göre yavru kediler kısırlaştırma 4 ay civarı yapılmalıdır. Kediler, henüz yavruyken hamile kalabilirler ve yaklaşık dört aylık olduklarında erkek kedilere çiftleşmeye hazır olduklarına dair sinyaller vermeye başlayabilirler. Bu nedenle, kediniz yaklaşık dört aylıkken, onunla çiftleşmek isteyen erkek kedilerin dikkatini çekmeye başlayacaktır ve bu nedenle planlanmamış hamilelik riski çok erken başlamaktadır. Bu nedenle, kendisi henüz bir yavru kedi iken hamile kalmaması için dört aylık olana kadar kısırlaştırılması önemlidir. Dişi bir kediyi kısırlaştırma yaşı geleneksel olarak altı ay olmasına rağmen, giderek artan sayıda veteriner dört ayda kısırlaştırıyor. Dişi kedilerin kısırlaştırılmadan önce bir miktar yavru kedi beslemesinin iyi olduğunu duymuş olabilirsiniz, ancak bu doğru değildir.

KAYNAKLAR:

  • *Cornell University Feline Health Center
  • **ASPCA-The American Society for the Prevention of Cruelty to Animals
  • ***RSPCA-Royal Society for the Prevention of Cruelty to Animals

Anahtar Kelimeler: kedilerde kısırlaştırma, kedi ve kısırlaştırma, kedilerde diyabet, kedi ve diyabet, diyabet ve kedi, kedilerde şeker hastalığı, kedi ve şeker hastalığı, şeker hastalığı ve diyabetkedilerde kan şekeri, kedi ve kan şekeri, kedilerde yüksek kan şekeri, kedi ve yüksek kan şekeri, hasta kedi ve beslenme, hasta kedilerde beslenme, iştahsız kedilerde beslenme, 

Paylaşmak önemsemektir!

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.